Ana Sayfa

Arapça Kutsal Değildir !


Ne Dediğini Bilmeden Namaz Bile Kılamazken, ( Nisa 43 )
Okuduğu Anlamadan "Yabancı Dilde" Arapça ) Kuran Okumak / Seslendirmek 
Sevap Değil, Kendini Kandırmaktır.

Çünkü,

Biz onu Kur'an ( Parçalar Halinde ) olarak,
insanlara ağır ağır okuman için,
bölüm bölüm ayırdık ve peyderpey indirdik.
isra 106

ve

Kuran'ı Ağır ağır, Tane Tane Düşünerek Oku ! 
Müzzemmil 4
Çünkü,

Kuran Okumak Farz'dır.
Müzzemmil 4 - 20 / Fatır 29 / Neml 92 / Kasas 85 / Ali imran 79

Sana Kuran'ı Farz kılan,
elbette seni dönülecek yere döndürecektir.
De ki: "Kimin doğru yolda olduğunu ve
kimin sapkın olduğunu Rabb'im daha iyi bilir."
Kasas 85 


Dil değil, Anlamak önemli !
Biz her Resûl'ü, ancak kendi kavminin diliyle
gönderdik ki, onlara ( Allah'ın emirlerini ) iyice açıklasın.
ibrahim 4

Maksat; Günümüzdeki Gibi, Kuran'ın Anlaşılmasını Önlemek !

inkâr edenler dediler ki: "Bu Kuran’ı dinlemeyin. 
Baskın çıkmak için o okunurken yaygara koparın."
Fussilet 26 

Arapça ibadet ederken veya Kuran Okurken Ne Dediğinizi Biliyormusunuz ?

Ey iman edenler! 
Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, ... namaza yaklaşmayın. 
Nisa 43

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve
o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.
Şuara 198 - 199
 
Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kuran olarak indirdik.
Yusuf 2
 
Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kuran yaptık.
Zuhruf 2 - 3
 
Böylece biz onu ( Kuran’ı ) Arapça bir hüküm olarak indirdik. 
Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, 
Allah tarafından senin için ne bir Veli vardır, ne de bir koruyucu.
Rad 37
 
Andolsun ki biz onların,
"Kuran’ı ona bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz.
İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır.
Bu Kuran ise gayet açık bir Arapça’dır.
Nahl 103
 
İşte böylece biz onu Arapça bir Kuran olarak indirdik ve 
Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, 
yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık.
Ta-Ha 113
 
Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh ( Cebrail ) 
senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.
Şuara 193 - 195
 
Biz onu, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan 
Arapça bir Kuran olarak indirdik.
Zümer 28
 
Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kuran olarak 
ayetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır.
Fussilet 3
 
Böylece biz sana Arapça bir Kuran vahyettik ki, 
şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. 
Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. 
Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.
Şura 7 

Nehemya 8
Levililer’den Yeşu, Bani, Şerevya, Yamin, Akkuv, Şabbetay, Hodiya, Maaseya, Kelita, Azarya, Yozavat, Hanan ve Pelaya ayakta duran halka yasayı anlattılar.
8 Tanrı’nın Yasa Kitabı’nı okuyup açıkladılar, 
herkesin anlamasını sağlayacak biçimde yorumladılar.
Vali Nehemya, Kâhin ve Bilgin Ezra ve halka öğretmenlik yapan Levililer, 
“Bugün Tanrınız RAB için kutsal bir gündür. Yas tutup ağlamayın” dediler. 
Çünkü bütün halk Kutsal Yasa’yı dinlerken ağlıyordu.
10 Nehemya da, “Gidin, yağlı yiyip tatlı için” dedi, “Hazırlığı olmayanlara da bir pay gönderin. Çünkü bugün Rabbimiz için kutsal bir gündür. Üzülmeyin. RAB’bin verdiği sevinç sizi güçlü kılar.”
11 Levililer, “Sakin olun, bugün kutsal bir gündür, üzülmeyin” diyerek halkı yatıştırdılar.
12 Böylece herkes yiyip içmek, yiyeceklerini başkalarıyla paylaşmak ve büyük şenlik yapmak üzere evinin yolunu tuttu. 
Çünkü kendilerine okunanları anlamışlardı. 

Ana Dilinde Oku, Arapça Kutsal Değil ! 

( Ana dilinde Okudu ! )
Müslüman olan eski papaz şöyle demiştir.
“Bu Sure'de muhteşem bir incelik ve mucize gördüm”
Ne olduğunu soranlara ise şöyle açıklar: 

Tebbet Suresi yaşayan bir insan hakkında nazil oldu.
Yani Ebu Lehep hakkında nazil oldu.
Ebu Lehep bu Sure indikten sonra tam 8 sene daha yaşadı.
Bu Sure onun ve karısının cehennemlik olduğunu bildiriyordu. 

Yani Ebu Lehep yalandan bile iman etse bu Sure geçersiz kalacaktı.
Çünkü Ebu Lehep iman etmiş olacaktı. 

Ama Ebu Lehep bu Sure inmesine rağmen ve
tam 8 yıl yaşamasına rağmen inkârında direndi ve
karısıyla birlikte zulmüne devam etti,
incelik ve mucize burada.

Biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık "Ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap'a yabancı dilden (kitap) olur mu?" derlerdi.
De ki: "O, inananlar için doğru yolu gösteren bir rehber ve şifadır.
İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir (s)ağırlık vardır ve 
o (Kur'an) onlara kapalıdır.
(Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor!"
Fussilet 44

Onlardan seni ( okuduğun Kuran'ı ) dinleyenler de vardır.
Fakat onu anlamalarına engel olmak için
kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da (s)ağırlık verdik.
Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar.
Enam 25
Kuran'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da (s)ağırlık koyarız.
isra 46

Kuran Arapçadır ama Arapçaya başka dillerden kelimeler Geçmiştir !

 

Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.

Yusuf 2

 

Böylece biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.

Rad 37

 

Andolsun ki biz onların, "Kur’an’ı ona bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’an ise gayet açık bir Arapça’dır.

Nahl 103

 

İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık.

Ta-Ha 113

 

Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

Şuara 193 - 195

 

Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.

Şuara 198 - 199

 

Biz onu, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur’an olarak indirdik.

Zümer 28

 

Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur’an olarak ayetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır.

Fussilet 3

 

Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.

Şura 7

 

Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.

Zuhruf 2 - 3

 

Bundan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Musa'nın kitabı da vardı. Bu ise, onu doğrulayan ve zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş bir kitaptır.

Ahkaf 12

 

KURAN’DA ARAPÇA OLMAYAN YÜZLERCE SÖZCÜK VAR

 

Şaşırtıcıdır, “Kuran” sözcüğü bile Arapça değildir.

Bu sözcüğün aslında Aramiceden geldiği söylenilmektedir.

Aramice; İsa’dan önce, M.Ö. 900 yılından itibaren bugünkü Suriye, İsrail ve Lübnan Topraklarında konuşulmuş bir dildir.

İsa’nın da konuştuğu dil olarak bilinmektedir.

Aramice, Yahudilerin dili olan İbranice ile yakın akrabadır.

 

İBRANİCE SÖZCÜKLER:

 

Ahlede: Yahudilerin dili olan İbranicedir, bağlanmak anlamına gelmektedir. Enam 74. ayette geçmektedir.

Azer: Bu sözcük Kuran’da bir yerde geçmektedir.

Esbat: Bakara 136. ve 140. ayette, Ali imran 84. ayette, Nisa 163.ayette ve Araf 160. ayette, toplam beş yerde geçmektedir.

Yemn: Kuran’da sekiz yerde geçiyor.

Bair: Yusuf 65. ve 72. ayetlerde geçmektedir.

Hitta: Bakara 58. ayette ve Araf 161. ayette geçiyor.

Dereste: Enam 105. ayette geçiyor.

Raina: Bakara 104. ayette ve Nisa 46. ayette geçiyor.

Rahman: Bu sözcük en başta Kuran’daki tüm Besmelelerde ve başka birçok yerde geçiyor. İbranice “Rağman” kökeninden gelmektedir.

Remz: Ali imran 41. ayette geçiyor.

Tuva: Ta-Ha 12. ve Nâziat 16. ayette geçiyor.

Salavat: Çoğul bir sözcüktür. İbranice kökenli olup havralar anlamına gelir. Hac 40. ayetinde geçmektedir.

Fum: Bakara 61. ayetinde geçmektedir.

Hüdna: Araf 156. ayetinde geçmektedir.

Hud-Yehud: Hud sözcüğü Kuran’da Bakara suresinde üç yerde, 111., 135. ve 140. ayetlerde geçiyor. Yahudi anlamına gelir. Yehud sözcüğü Yakup peygamberin Yahuza oğlunun soyundan gelenlere denir. Her iki sözcük de Arapça değildir.

Line: Haşir 5. ayetinde geçiyor.

K.f.r: Kuran’da on dört yerde geçiyor.

Elim: Kuran’da birçok yerde “Azap” sözcüğünden sonra gelmektedir.

Hittetün: Kuran’da Bakara 58. ayette ve Araf 161. ayette geçmektedir.

 

RUMCA SÖZCÜKLER

 

İncil: Aslında Yunanca bir sözcüktür, sevindirici haber anlamına gelir.

Rakim: Kehf 9. ayette Ashab-ı Kehf olayıyla birlikte geçer.

Mizan: Tartı anlamına gelen bu sözcük Kuran’da çok kez geçer ve Arapça değildir.

Kıstas: Kuran’da adalet anlamında kullanılmış, Şuara 182. ayetinde ve İsra 35. ayette geçiyor.

Kırtas/Keratis: Yunancadan gelen bu sözcük Kuran’da Enam 7. ve 91. ayetlerde geçiyor, kâğıt anlamına gelir. Kuran’da da bu anlamda kullanılmıştır.

Sırat: Yol anlamına gelen bu sözcük aslında Rumca, yani Yunancadır.

Tafak/Tafika: Araf 22. ayetinde ve Ta-Ha 121. ayetinde geçmektedir.

 

FARSÇA SÖZCÜKLER

 

Ebarik: Vakıa 18. ayette geçiyor.

İstebrak: Kehf 31. ayetinde, Duhan 53. ayetinde, Rahman 54. ayetinde ve İnsan suresi, 21. ayetinde geçiyor.

Biya: Hac 40. ayetinde geçmektedir.

Dinar: Ali imran 75. ayetinde geçiyor.

Dirhem: Yusuf 20. ayetinde geçmektedir.

Zencebil: Zencefil bitkisi demektir. Kuran’da İnsan 17. ayetinde, cennet içecekleri konusunda geçiyor.

Sicill: Hud 82. ayette, Hicr 74. ayette, Fil 4. ayette. Ayette, Enbiya 104. ayette geçiyor.

Süradik: Kehf 29. ayette kullanılmıştır.

Kâfur: İnsan 5. ayette geçiyor.

Misk: Koku demektir. Kuran’da Mutaffifin 26. ayette geçiyor.

Sündüs: İnce atlas demektir. Kuran’da Kehf 31. ayette, Duhan 53. ayette ve İnsan 21. ayette, cennetliklerin giyecekleri bağlamında geçiyor.

Mekalid: Zümer 63. ayette, Şura 12. ayette geçiyor.

Num: Bu sözcük Kuran’da Kalem suresinin başında geçiyor.

Küvviret: Zümer 5. ayette iki kez ve Tekvir 1. ayetinde geçiyor.

Yakut: Değerli bir cevherin adıdır. Kuran’da Rahman 58. ayetinde geçiyor.

Mercan: Rahman suresinde 22. ve 58 ayetlerinde geçiyor. Bir yerde inci ile birlikte geçiyor ve Tanrı, bu iki cevher denizden çıkıyor, diyor.

Kenz-Künüz: Bu sözcük hem tekil (kenz), hem de çoğul (künüz) olarak Kuran’da birkaç yerde geçiyor.

Mecus: Hac 17. ayette geçiyor.

Tennur: Türkçede bilinen tandır demektir. Kuran’da Hud 40. ayetinde ve Müminun 24. ayetinde geçiyor. Burada da tandır kastedilmiştir.

Kufl: Muhammed 24. ayette geçmektedir.

 

SÜRYANİCE SÖZCÜKLER

 

Esfar: Cuma 5. ayette geçiyor.

Rebbaniyyun: Bu sözcük Maide 44. ve 63. ayetlerinde, Ali imran 79. ve 146. ayetlerinde geçiyor.

Reh/Rehven: Duhan 24. ayette geçiyor.

Sücceden: Süryanicede baş eğmek anlamına gelmektedir. Bu demektir ki, namaz kılarken Müslümanların başlarını eğip yere değdirme âdeti Süryanilerden gelmektedir. Bu sözcük Kuran’da Bakara 58. ayetinde, Nisa 154. ayetinde ve Araf 161. ayetinde geçiyor.

Seriyy/Seriyyen: Meryem 24. ayette geçiyor.

Cehennem: Bu sözcük aslında Arapça değildir. Süryanice “Kehnam”dan geldiği söylenmektedir. Ayrıca İbranice ve Farsçadan geldiğini yazanlar da vardır. Bu sözcük Kuran’da yetmişten fazla yerde geçmektedir.

Tur: Bakara 63. ve 93. ayetlerinde, Nisa 154. ayetinde, Meryem 52. ayetinde, Ta-Ha 80. ayetinde, Müminun suresinin 20 ayetinde, Kasas suresinin 29. ve 46. ayetlerinde, Tur 1. ayetinde ve Tin 2. ayetinde geçmektedir.

Şehr: Kuran’da yirmi bir yerde geçiyor. Süryanicede “Sehr” den geliyor.

Firdevs: Kuran’da cennetin bir türü olarak geçiyor. Süryanicede üzüm bağı demektir. Kuran’da Kehf 107. ayetinde ve Müminun suresinin 11. ayetinde cennet sözcüğüyle birlikte geçiyor.

Kıntar: Ali imran 14. ve 75. ayetlerinde, Nisa 20. ayetinde geçiyor. Arapça olmadığı kesin olan bu sözcüğün Rumcadan mı yoksa Süryaniceden mi geldiği tartışmalıdır.

Hevnen: Furkan 63. ayetinde geçiyor. Arapça olmadığı kesin, ancak İbranice mi yoksa Süryanice mi olduğu tartışmalıdır.

Kummel: Araf 133. ayetinde geçiyor.

Kayyum: Süryanicede uyumayan, demektir. Kuran’da Bakara 255. ayetinde, Ali imran 2. ayetinde, Ta-Ha 111. ayetinde ve Mühezzeb suresinin 134. ayetinde geçiyor ve asıl anlamını koruyor.

 

HABEŞÇE SÖZCÜKLER

 

Haram: Kuran’da çok kullanılmış bir sözcüktür, Arapça değil, Habeşçedir.

İb’lai: Hud 44. ayetinde geçiyor.

Eraik: Kehf 31. ayetinde, Ya-Sin 56. ayetinde, İnsan 13. ayetinde ve Mütaffifin 23. ve 35. ayetlerinde geçiyor.

Evvah: Tevbe 114. ayetinde ve Hud 10. ayetinde geçiyor.

Evvabb, Evvibi: Sad 17., 19. ve 44. ayetlerinde, Kaf 32. ayetinde ve Sebe 10. ayetinde geçmektedir.

Cibt ve Tağut sözcükleri: Kuran’da Cibt ile Tağut söcükleri şeytan ve putperestlik anlamında kullanılmıştır. Cibt sözcüğü Nisa 51. ayetinde, Tağut sözcüğü Bakara 256. ve 257. ayetlerinde, Nisa 51., 60. ve 76. ayetlerinde, Maide 60. ayetinde, Nahl 36. ayetinde ve Zümer 17. ayetinde geçiyor.

Haseb: Enbiya 98. ayetinde geçiyor.

Hûben: Nisa ikinci ayetinde geçiyor.

Düriyy: Nur 67. ayetinde geçiyor.

Sekr/Sekeren: Nahl 67. ayetinde geçiyor.

Sinin: Halk arasında bilinen Sina dağı bu kökenden gelmektedir. Kuran’da Tin 2. ayetinde ve Müminun 20. ayetinde geçmektedir.

Şatr: Bakara 144., 149. ve 150. ayetlerinde üç kez kullanılmıştır.

Tuba: Bu sözcük Habeşçede cennet demektir. Kuran’da Rad 29. ayetinde ağırlıklı olarak mutluluk anlamında kullanılmıştır.

Arim: Yalnız Sebe 16. ayetinde bir kez geçmektedir.

Ğıyde: Hud 44. ayette ve Rad 8. ayette geçiyor.

Kasvere: Habeşçede aslan demektir. Kuran’da Müddessir 51. ayetinde geçen bu sözcük zaten aslan anlamında kullanılmıştır.

Yahur: İnşikak 14. ayette geçiyor.

Naşie: Müzzemmil 6. ayetinde geçiyor.

Kifleyn: Hadid 28. ayetinde ve Nisa 85. ayette geçiyor.

Müttekeen: Yusuf 31.ayette geçiyor.

Münfatir: Müzzemmil 18. ayetinde geçiyor.

Ya-sin: Habeşçede ‘Ey insan!’ demektir. Kuran’da bir yerde surenin başında geçtiği için aynı zamanda ona ad olmuştur: Ya-Sin suresi, diye.

Yesuddune: Kuran’da birkaç kez geçen bu fiil, genelde uzaklaşmak anlamına gelir.

Eben: Kuran’da Abese suresinde geçmektedir.

 

BERBERİCE-KIPTİCE SÖZCÜKLER

 

İnahü: Ahzab 53. ayetinde bir kez geçiyor.

An: Çok sıcak anlamına geliyor ve yalnız Rahman 44. ayetinde bir kez geçiyor.

Aniye: Çok sıcak anlamına gelmekte ve Kuran’da Gaşiye 5. ayetinde ve İnsan 15. ayetinde geçmektedir.

Ahire ve Ulâ: Bu iki sözcük Kıpticedir.Sad 7. ayette ve Ahzab 33. ayette geçmektedir.

Betain: Rahman suresinin 54. ayetinde geçmektedir.

Tetbir/Yütebbirü: İsa 7. ayetinde ve Furkan 39. ayetinde geçmektedir.

Teht: Meryem 24. ayette geçmektedir.

Müzcat: Yusuf 88. ayette geçmektedir.

Seyyid: Yusuf 25. ayette geçmektedir.

Mişkat: Nur 35. ayette geçiyor.

Heyte Leke: Arapça olmayan bu sözcüğe İbranice, Farsça, Süryanice ve Nebatice diyenler de çıkmıştır. Kuran’da Yusuf 23. ayette geçmektedir.

Mühl: Kehf 29. ayette ve Duhan 45. ayette geçmektedir.

Yusherü: Hac 20. ayette geçmektedir.

 

NEBATİCE SÖZCÜKLER

İsa’dan önce M.Ö. 600’lü yıllarda bugünkü Ürdün’de Nabu adında bir kabile yaşamaktaydı. Bu kabilenin insanlarına Nebatiler denilmektedir. Nebatilerin ilk bilinen yazıları İsa’dan sonra, M.S. 200’lü yıllarda ortaya çıkmıştır. Oysa bilinen ilk Arapça yazılar M.S. 512’de görülmüştür. Bu demektir ki Nebatice, Arapçadan çok daha eski bir dildir.

 

İsrî: Ali imran 81. ayette geçmektedir.

Ekvab: Zuhruf 71. ayette, Vakıa 18. ayette, İnsan 15.ayette ve Gaşiye 14. ayette geçmektedir.

İll: Tevbe 8. ve 10. ayetlerde geçmektedir.

Havariyyun: Ali imran 52. ayette, Maide 111. ve 112. ayetlerinde ve Saff 14. ayette iki kez geçiyor.

Seferetün: Cuma 5. ayette ve Abese 15. ayette geçmektedir.

Sürhünne: Bakara 260. ayette geçiyor.

Abbedte: Şuara 22. ayette, Bakara 49. ayette, Araf 141. ayette ve İbrahim 6. ayette geçmektedir.

Ta-ha: Nebatice “Ey insan!” demektir. Çoğu Kuran yorumcusu bu yabancı kelimenin anlamını bilmediği için Kuran’da Ta-ha şeklinde yazıp geçmişlerdir. Oysa Tanrı, Kuran’da Muhammed’e hitap ediyor, “Ey İnsan! Ey Muhammed!” demek istiyor.

Kıttena: Sad 16. ve 17. ayetlerde geçiyor.

Minseet: Sebe 14. ayette geçmektedir.

Menas: Sad 3. ayette geçmektedir.

Melekut: Enam 75. ayette, Araf 185. ayette, Müminun 23 ayette ve Ya-Sin suresinin 83. ayetinde geçmektedir.

Vezer: Kıyamet 11. ayette geçiyor.

Verae: Kehf 79. ayette geçiyor.

 

DİĞER YABANCI DİLLERDEN KURAN’A GİREN SÖZCÜKLER

Kuran’da geçen onlarca yabancı sözcüğün hangi dilden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Kesin olan, Arapça olmadıklarıdır. İşte, bunlardan bazıları:

 

Ress: Furkan 38. ayette geçiyor.

Sakar: Kamer 48. ayette, Müddessir 26., 27. ve 42. ayetlerinde geçmektedir.

Selsebil: İnsan 18. ayette geç.yor.

Sena: Nur 43. ayette geçiyor.

Gassak: Sad 57. ve Nebe 25. ayette geçmektedir.

Kıssisin: Maide 82. ayette geçmektedir.

Kasiye: Maide suresi13.ayette, Hac 53. ayette ve Zümer 22. ayette geçmektedir.

Verdeten: Rahman 37. ayette geçiyor.

Rum: Bu sözcük bilinen Rum halkıyla ilgilidir ve Rum 2. ayette geçmektedir.

Siccin: Mutaffifin 7-9. ayetlerinde geçmektedir.

Samidun: Necm 61. ayette geçmektedir.