Bize Zorla ilâh Dayatanlara Cevabımız : Lâ ilâhe illallah
Atatürk, Elmalılı Hamdi Yazır’a Kuran tefsir ettirdi yalanı !
Mehmed Akif’e de Kur’an tercümesi vazifesini kim, niçin verdi?
Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’an-ı Kerim Tefsiri,
Buhari-i Şerif’in ve dini kitapların Türkçeye çevrilerek yayınlanması;
1. Meclis’in “sarıklıları” arasında sayılan
Eskişehir Mebusu Abdullah Azmi Efendi’nin
meclise verdiği 21.02.1341 tarihli takrir ile mümkün olabilmiştir.
10 Ekim 1925 tarihini taşıyan orijinal belgeye göre
Diyanet İşleri Başkanlığı’nca,
Mehmed Akif ve Elmalılı Hamdi Yazır’a,
hizmetlerine karşılık biner lirası peşin olmak üzere 6 bin lira ödeme yapılacağına dair
Beyoğlu 4. Noteri’nde yapılan, altında
Mehmed Akif ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın yanı sıra
Diyanet İşleri Riyaseti adına
Aksekili Ahmed Hamdi Efendi’nin imzaları bulunan sözleşme vardır.
Yani
Teklifi Eskişehir Mebusu Abdullah Azmi Efendi yapmış,
Parayı Diyanet ödemiştir.
İslam Konferansı Örgütü ( İKÖ ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy’un Kuran-ı Kerim mealini vasiyeti üzerine yaktıklarını söyledi.
İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy’un hazırladığı Kuran mealinin, vasiyetinde olduğu gibi Mısır’da yakıldığı ortaya çıktı.
1961’de Kahire’de Akif’in vasiyetini yerine getiren Türk öğrenciler arasında, bugünün İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu da bulunuyordu.
İKÖ ( İslam Konferansı Örgütü ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, ünlü şair Mehmet Akif Ersoy’un Kuran-ı Kerim mealini yıllar önce 17 yaşında bir gençken yaktığı ortaya çıktı.
Prof. İhsanoğlu, 1961’de yaşanan bu olayla Mehmet Akif Ersoy’un bu yöndeki vasiyetinin yerine getirildiğini bir yıl önce TEMPO Dergisi’ne açıkladı.
İhsanoğlu, Tempo Dergisi muhabiri Nilüfer Kas’a aynen şöyle dedi:
‘Mehmet Akif’in bir vasiyeti vardı. Akif yaptığı bu tercümeden memnun değildi.
Vasiyet yerine getirilmiştir.
Benim diyeceğim budur. Bu konu tarihe mal olmuştur. Bu insanlara saygılı olmamız lazım.’
Tempo Dergisi’nde, Akif’in mealini yakılmasında bulunan diğer dört kişinin adları da yeraldı. Bunlar Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası Mehmet İhsan Efendi’nin din adamı olan arkadaşı İbrahim Sabri Bey,
o sırada Kahire’de bulunan Türk öğrencilerden İsmail Hakkı Şengüler,
Tokat eski AP milletvekili Osman Saraç ve
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi eski öğretim üyesi Ali İhsan Okur’du.
Meali yakanlar veya yakınları, olayı Tempo’ya şöyle anlattılar:
İSTEMEYEREK YAPTIK
Prof. Ali İhsan Okur ( Ankara İlahiyat’tan emekli ) : ‘O değerli eser yanarken çok müteessir oldum. Ama bir şey diyemedim (...) Geriye dönüp baktığımda kocaman bir ah çekiyorum.’
İsmail Hakki Şengüler (Anılarında anlatıyor) ‘Defterler hemen yakılacaktı. Karar kesindi. Mısır evlerinde ne soba ne de ocak var. Böyle bir evrak da sokakta yakılamazdı. Aklıma benim ev geldi. Abbasiye semtinde Şari’ül-Ceyş’te 12 numaralı köşkün müştemilatıydı. Defterleri tomar halinde tekrar bağladık. Beş kişi taksiye binip Abbasiye’ye gittik. Balkona çıkardığımız büyük alüminyum çamaşır leğeninin içinde defterleri birer birer parçalayarak yaktık (...) O ciltli ikinci nüsha dahil, elde en küçük bir parça káğıt kalmamacasına hepsini yakıp kül ettik.’
Alaattin Şengüler ( İsmail Hakki Şengüler’in oğlu ) : ‘...Yakılmasına tepki gösteren tek kişi babamdı. Babam özellikle hocası Yozgatlı İhsan Efendi’nin yazdığı kopyanın yakılmasından büyük üzüntü duydu. Dindarlık adına, vasiyetin yerine getirilmesi adına böyle bir şey yapılmasını hazmedemedi.’
Türkçe ezan korkutmuş
Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Tempo Dergisi’ne yaptığı açıklamada,
Mehmet Ákif’in Kuran meálinin yakılmasını istemesinin sebebi şu sözlerle anlatılıyor:
‘O dönem Türkiye’de Kuran’ın Türkçe okunacağı meselesi tartışmaya başlanmıştı.
Ezan Türkçe okunuyordu.
Bu durum Ákif ve kendisi gibi düşünenler için kabul edilebilir bir husus değildi.
Kendi yaptığı tercümenin bu yolda kullanılabileceği endişesiyle istemedi.’
Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu kimdir ?
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekmeleddin_İhsanoğlu
Kuran'ın Türkçe'leştirmesinden Maksat !
Kazım Karabekir :
" M. Kemal Paşa sözlerime karşı hiddetle bütün zamirlerini ortaya attı :
- Evet Karabekir, Arap oğlunun yavelerini ( Uydurmalarını ) Türk oğullarına öğretmek için Kur'an'ı Türkçeye çevirttireceğim.
Ve böylece de okutacağım.
Ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.
( Kuran'ı arapça okuyup manasını anlamadıklarından dolayı inanların,
Türkçesini okuyunca inanmaktan vazgeçeceklerini ummak ! )
İşin bir İlim Heyeti huzurunda berbat bir şekle döndüğünü gören
Hamdullah Suphi ve Ruşen Eşref :
- Paşam, çay hazır, herkes sofrada sizi bekliyor.
Diyerek bahsi kapattılar.
Bizler de özel masadan kalkarak sofraya oturduk ve yedik içtik.
Fakat İlim Heyeti'nin bütün üyeleri üzüntülü görünüyordu. "
Kaynak : " Kazım Karabekir Anlatıyor " Uğur Mumcu, 19 Haziran 1990, Cumhuriyet Gazetesi
islamlık terakkiye ( ilerlemeye ) mani imiş !
Ankara'da yeni bir hava esmeye başladı :
islamlık terakkiye ( ilerlemeye ) mani imiş !
Halk Fırkası ( CHP ) la dini ( dinsiz ) ve la ahlaki ( ahlaksız ) olmalı İmiş !
Macarlar ve Bulgarlar gibi ufak milletler bizim gibi Almanya tarafında bulunarak mağlup oldukları halde istiklallerini muhafaza ediyorlarmış..
Medeniyete girmişlermiş.
Türkiye islam kaldıkça Avrupa ve İngiltere müstemlekelerinin çoğunun halkı islam olduğundan, bize düşman kalacakmış.
Sulh yapmayacaklarmış.
Kaynak : Kazım Karabekir Anlatıyor, Umag Vakfı Yayınları 1996 / Safya 83
Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar.
'Dini ve ahlakı olanlar aç kalmaya mahkumdurlar..' dediler.
Kendisini hilafet ve saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla latife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen M. Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce şu izahatı verdi :
( Atatürk ) Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar.
Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir.
Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.
( CHP ) Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz.
Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.
Kaynaklar :
Uğur Mumcu ( Kazım Karabekir Anlatıyor ) Umag Vakfı Yayınları 1996 / Safya 75-76
Doğu Perinçek ( Atatürk Din ve Laiklik Üzerine ) Kaynak yayınları 3. basım 1999 / Sayfa 251-252
ismet Bozdağ ( Paşaların Kavgası ) Emre yayınları Aralık 1991 / Sayfa 143
Mustafa Armağan ( Kızıl Pençe Karabekir'in Gözüyle Kuruluş Yılları ) Timaş Yayınları / Sayfa 86
Atatürk : Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.
Not : Bu Yüzden islami Geleneğe Göre; Camide, Musalla Taşına Konmuş Tabutu Karşısında Kılınan Cenaze Namazı / Duası ve Helallik isteme Ritüeli Yapılmamıştır.
Atatürk : Bu Din Batacak, ileride Yeni Bir Din Çıkacak !
Bir gazetede, adını spor tesislerine koyduğumuz Selim Sırrı Tarcan'ın dinde reform konusunda yazıları çıkmaktadır.
Tarcan'ı Çankaya sofrasına çağıran Atatürk kendisine,
" Bu din batacak, ileride yeni bir din çıkacaktır.
Sen bu konularda yazı yazmayacaksın, anladın mı ? " diye kesin emir vermiş,
Selim Sırrı da bunun üzerine kalemini kırıp atmıştır.
Kaynak : http://www.mustafaarmagan.com.tr/yazilar/pazar-zaman/ataturk-bu-sozu-soyledi-mi-bu-din-batacak-ileride-yeni-bir-din-cikacak/
Atatürk : "Biz maymunlarız" düşüncelerimiz insandır.
İnsanlar, sürfeler ( kurtçuklar ) gibi sulardan çıktılar en önce.
İlk ceddimiz balıktır.
İşler daha daha ilerledikçe o insanlar, primat zümresinden türediler.
" Biz maymunlarız " ; düşüncelerimiz insandır.
İnsanlar, büyük tabiat olayları önünde, muhaceret, akın yolları ile bu arz dediğimiz yıldızın her kıt'asına dağılmışlar.
Kaynak : Ruşen Eşraf Ünaydın, Atatürk Tarih ve Dil Kurumları, Sayfa 53
Kaynak : 1930 Afet inan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler Sayfa 267
Resmi Siteden Kaynak : http://www.atam.gov.tr/duyurular/yasam-gorusu ( ilk Paragraf )
ALLAH korkusu !
( kaim = Başka bir şeyin yerine geçen )
ALLAH korkusu insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız memnular ( yasaklar ) yaratmıştır.
Kaynak : Medeni Bilgiler kitabı el yazıları
Masum ve cahil insanları, yüzlerce ALLAH'A taptırmak !
ALLAH'LARI muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet
bir ALLAH kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir.
Kaynak : Türk Tarihinin Ana hatları kitabı veya 2000'e Doğru dergisi 22- 28 Şubat 1987 yayınlanmış el yazıları
Arapların dini !
Arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi.
Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanlarını uyuşturdu.
Bu pek tabii idi.
Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.
Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu.
Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını ALLAH kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular.
Bununla beraber, ALLAH'a kendi milli lisanında değil, ALLAH'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bunacaktı.
Arapça öğrenmedikçe ALLAH'a ne dediğini bilmeyecekti.
Bu vaziyet karşısında Türk milleti bir çok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.
Kaynak : Medeni Bilgiler [ Yurttaşlık Bilgileri ] - Gazi Mustafa Kemal Örgün Yayınevi 2003 Sayfa 28- 29 , El yazıları Sayfa : 298, 299, 300
Kaynak : Türk Tarih Kurumu 16-17 Ağustos 1931 tarihli mektup
Kaynak : Atatürk'ün Kendi El Yazısı
http://millicumhuriyet.files.wordpress.com/2013/01/mkemalinelyazisiylaayethakkindakifikri.pdf
Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler ( ALLAH'ın " Muhkem " Ayetleri ) getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkar etmek olur.
Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Kaynak : İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi
Zsa Zsa Gabor
Atatürk ile beraberliğimin bundan sonrasını ilk defa açıklıyorum.
Dans eden dansözlerin odadan çıkmalarını istedi.
İkimiz baş başa kalmıştık.
Henüz 15 yaşındaydım. Çocuk denecek kadar genç sayılırdım.
Atatürk 56 yaşında olgun bir erkekti.
Buna rağmen ürküntü duymuyordum.
Rakının verdiği sarhoşlukla olsa gerek kendimi rüyada hissediyordum.
Atatürk'e bekaretimi verdim.
Atatürk benim ilk erkeğimdi.
Şeytani bir çekicilikle, benimle deliler gibi sevişti. O, genç bir kadının nasıl mutlu edileceğini çok iyi biliyordu. Atatürk, aklıma her geldiğinde O'nun tüm kadınları doyuma ulaştıracak gücü olduğunu düşünürüm.
Atatürk, profesyonelce sevişen bir tanrı, bir kraldı " .
ZSA ZSA GABOR KİMDİR ?
Gabor, Tatar bir ailenin kızı. Budapeşte'de kalabalık bir ailede doğdu. Güzelliğinden dolayı daha 13 yaşında Macaristan güzellik kraliçesi oldu. 1930'lu yıllarda Atatürk ile tanıştı ve 5 yıl boyunca birlikte oldular. Atatürk öldükten sonra 1949 yılında George Sanders ile evlendi ve 1954 yılında boşandı.
Kaynak : Zsa Zsa Gabor'un hayatı ve hatıraları 1991 yılında yayınlandı ve Gabor, One Lifetime is not Enough isimli kitapta Atatürk ile olan ilişkisini anlattı.
Kaynak : Atatürk'ün Kendi Görüntü ve Sesinden !
http://belgelerlegercektarih.com/2012/06/24/m-kemal-ataturkun-gokten-indigi-sanilan-kitaplar-sozunu-savunanlarin-iddialarina-reddiye-cevap/
Başbakan ( CHP ) Şükrü Saraçoğlu ( Fenerbahçe Başkanı ) :
" Din zehirdir "
Türkiye'den dini tamamen atabilmek için bize 30 sene daha lazım.
* Fenerbahçe Başkanı Doktor Nazım Bey,
1926'da Atatürk'e karşı düzenlen İzmir Suikastı'ndan ötürü yargılandı ve idam edildi.
Ezan Türkçe'leştirilince ( ALLAHu Ekber ) TANRI ULU'dur Oldu !
Şimdi Neden ULU ÖNDER Dediklerini Anlamışsınızdır Herhalde !
Ekber : Sadece ALLAH'a Mahsus Olan Bir Sıfat,
Cumhuriyet ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı Geçersiz !
1924 Anayasası
Atatürk ilkeleri de denilen altı ilkenin eklenip
devletin dininin İSLÂM olduğuna dair ibare kaldırılmıştır.
10 Nisan 1928 tarihinde yapılan değişiklikle
Anayasa’nın 2 maddesinde yer alan
“Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır” hükmü çıkarılmıştır.
Ayrıca milletvekillerinin yeminlerindeki vallahi kelimesi
“namusum üzerine söz veririm” ifadesiyle değiştirilmiştir.
Yine Meclisin görevleri arasında yer alan
“ahkam-ı şer’iyenin tenfizi” ( dinsel hükümlerin yerine getirilmesi ) hükmü
anayasadan çıkarılmıştır.
Yürürlükte Olan Bu Kanuna Göre, Heykele ( Taşlara, Putlara ) Hakaret Daha Büyük Suç !
ATATÜRK ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR HAKKINDA KANUN
Kanun Numarası : 5816
Kabul Tarihi : 25/7/1951
Resmi Gazete : 31.07.1951/ 7872
Madde 1 - Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri
veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Yukarki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.
Yazıklar olsun,
size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da !
Aklınızı kullanamıyor musunuz ?
Enbiya 52 / 67
Fehmi ilkay Çeçen - Atatürk’ün Yorumlarıyla islam ve Muhammed
Tuğrul Selmanoğlu ( ATAizm )
Ataların Yolu !
Şayet şeytan, onları
çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı ( onların yoluna uyacaklar ) ?
Lokman 21
Onlara, "Allah’ın indirdiğine ( Kur’an’a ) uyun!" denildiğinde,
"Hayır, biz, Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler.
Peki ama, Ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler
olsalar da mı ( onların yoluna uyacaklar ) ?
Bakara 170
Onlara, "Allah’ın indirdiğine ( Kur’an’a ) ve Elçi’ye gelin" denildiğinde onlar,
"Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler.
Peki ama, Ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler
olsalar da mı ( onların yoluna uyacaklar ) ?
Maide 104
Şöyle bir kavmi uyarasın ki onların Ataları da Uyarılmışlardı.
Ya-Sin 6
Mustafa Kemal'in 21 Nisan 1920 Tarihli Telgrafı
Mustafa Kemal Paşa'nın 21 Nisan 1920 tarihinde kolordulara, vilayetlere ve belediyelere gönderdiği telgrafın tam metni aşağıdadır:
Ankara, 21 Nisan 1920
Kolordulara, Vilayetlere, Bağımsız Sancaklara, Belediyelere
Vatanın bağımsızlığını ve saltanatın yüce makamını kurtarmak hedefiyle toplanmakta olan Büyük Millet Meclisi'nin açılış günü 23 Nisan Cuma'dır. Bu kutsal günün önemini belirtmek için, 23 Nisan Cuma günü, cuma namazından sonra Ankara'da Hacı Bayram Veli Camii'nde, diğer yerlerde de ulu camilerde mevlid okunacak, Kur'an hatimleri indirilecektir. Namazdan sonra, Meclis'in açılışı için halktan vekiller alınarak, Meclis binasına gelinip dua okunacaktır.
Meclis'in toplanmasından önce illerde, sancaklarda ve ilçelerde yöneticiler tarafından halkın ileri gelenleri toplanarak, en uygun ve en kısa zamanda, özellikle vatanın bağımsızlığını, yüksek hilafet ve saltanat makamının kurtarılması gereğini anlatan etkili vaazlar verilmelidir.
Belirtilen kutsal törenin yapılmasında acele edilmelidir. Bu törenler yapıldıktan sonra, yüce Meclis'in önünde herkesin huzurunda açıkça ve sürekli olarak vatanın birliğini, ulusun bağımsızlığını, yüce hilafet ve saltanat makamının düşman istilasından kurtarılması hususunda büyük Millet Meclisi'ne düşen görevlerin ağırlığı ve önemi vurgulanacaktır.
Allah'ın yardımı ve Peygamber Efendimiz'in ruhaniyetinden medet umarak, yüce Meclis'in açılışının milli bağımsızlık için hayırlı olmasını dilerim.
Mustafa Kemal Heyet-i Temsiliye Adına





