Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi.
Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti.
Gemidekilerle ( fesāheme ) Kur’a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu.
Saffat 139 - 141
( Ey Muhammed ! ) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye
kalemlerini ( Kur’a için ) atarlarken sen yanlarında değildin.
( Bu konuda ) tartışırlarken de yanlarında değildin.
Ali imran 44
kalemlerini ( Kur’a için ) atarlarken sen yanlarında değildin.
( Bu konuda ) tartışırlarken de yanlarında değildin.
Ali imran 44
Bu terim kısmet veya sehmin ( sühme ) karşılığı olarak “hisse, pay, şans” anlamında eski Araplar’ca da biliniyordu.
Kāra’a fiili, seferleri sırasında kendisiyle birlikte eşlerinden hangisinin gideceğini belirlemek için Kur’a çeken Peygamber için de kullanılmıştır.
Makrûʿkelimesi “kur‘a sonucu seçilmiş başkan veya reis” anlamına gelmektedir.
Bu mânalandırmanın menşei Kur’a kelimesinde bulunuyor olmalıdır.
Çünkü Kur’a “alt ya da dip kısmı geniş, üst tarafı dar boğazlı dağarcık, tuluk, kırba” demektir.
Bu kap şans ve kader oklarını sallamak veya savurmak için kullanılabiliyordu.