* Toprak Ve Sudan Yaratılma
* İnsandaki Organların Gelişim Sırası
* Bebeğin Rahimdeki Üç Karanlık Devresi
* Bir Çiğnemlik Et Parçası
* Yaratılıştaki Çiftler
Adem Aynı anda yaratılan insanların ilkiydi, Tek Değil !
Dedik ki: Topluca ( Cemian ) Oradan ( Cennet'ten ) inin !
Bakara 36 - 38 / Ta-Ha 123
( Ey iblis ! )
"Hemen oradan in; orada büyüklük taslamak haddin değil.
Hemen oradan çık. Sen aşağılanmışlardansın." dedi.
Araf suresi 13
Dedik ki: Topluca ( Cemian ) Oradan ( Cennet'ten ) inin !
Bakara 36 - 38 / Ta-Ha 123
( Ey iblis ! )
"Hemen oradan in; orada büyüklük taslamak haddin değil.
Hemen oradan çık. Sen aşağılanmışlardansın." dedi.
Araf suresi 13
Sizi bir tek nefisten ve ondan eşini de yaratan ve ikisinden
birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının.
Nisa 1
Nasıl Anlamalıyız ?
Sizi Bir Tek ( Alâk'tan ) ve
Dişisini de ( Aynı Hammaddeden ) Yaratan ve
Her ikisinden ( Bu iki Tür'den )
( Aynı Anda ) BİRÇOK ERKEKLER ve KADINLAR
Üretip Yayan Rabbinizden Sakının.
* Bir Batında 3'üz Doğuran Kadına
Ebenin ilk Doğan Şu Çocuktu Demesi Gibi, Adem ilk Yaratılandı !
Sizi çift çift ( erkek dişi olarak ) yarattık.
Nebe 8
Nebe 8
biz sizi TOPRAKTAN ( ilk insanlar Adem ve Havva ),
SONRA ( Bizler ) NUTFEDEN,
sonra ALAKADAN ( aşılanmış yumurtadan ),
sonra uzuvları ( önce ) belirsiz,
( sonra ) belirlenmiş canlı et parçasından ( uzuvları zamanla oluşan ceninden )
yarattık ki size ( kudretimizi ) gösterelim.
Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için ( sizi büyütürüz ).
İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin.
Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten ( veyaçiftten ) iç açıcı bitkiler verir.
Hac 5
Hani Rabbin meleklere, " Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir beşer ( insan ) yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin " demişti.
Hicr 28 - 29
Andolsun biz insanı, çamurdan ( süzülüp çıkarılmış ) bir özden yarattık.
Müminun 12
ALLAH, sizi de yerden ot ( bitirir ) gibi bitirmiştir.
Nuh 17
" Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı ( dirileceğiz ) ? Bu, akla uzak bir dönüştür. "
Biz, toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.
Kaf 3 - 4
Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya'yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mabede her girişinde orada bir rızık bulur ve " Ey Meryem, bu sana nereden geliyor ? " der; o da : Bu, ALLAH tarafındandır. ALLAH, dilediğine sayısız rızık verir, derdi.
Ali imran 37
“İnsanı çamurdan oluşan bir özden yarattık.”
Müminun 12
“O yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır. Ve insanın yaratılışına çamurdan başlamıştır.”
Secde 7
“Sizi topraktan yaratması O’nun delillerindendir.”
Rum 20
“Ve O sudan bir insan yarattı ve ona soy sop verdi. Rabbin her şeye gücü yetendir.”
Furkan 54
Kuran, bazen bu ham maddeleri ayrı ayrı vurgulamakta, bazen de insanın çamurdan yaratıldığını söyleyip toprak ve suyun bileşiminden insanın yaratıldığını açıklamaktadır.
İnsanın topraktan yaratılması üzerine çok spekülasyonlar yapılmıştır.
Biyoloji ve kimya gibi bilimlerin ilerlemesiyle; hem toprağın, hem de insan vücudunun analitik incelemesi yapıldı.
Bu incelemeler sonucunda insan vücudunun içerdiği maddeler ile toprağın içerdiği maddelerin tamamen aynı olduğu anlaşıldı.
Bu maddeler alüminyum, demir, kalsiyum, oksijen, silikon, sodyum, potasyum, magnezyum, hidrojen, klor, iyot, manganez, kurşun, fosfor, bakır, gümüş, karbon, çinko, kükürt ve azottur.
İnsan vücudunun
%65’i oksijen,
%18’i karbon,
%10’u hidrojen,
%3’ü azot,
%1,5’u kalsiyum,
%1’i fosfor,
geri kalanı da diğer elementlerdir.
Bu maddeler sırf ham madde olarak çok düşük değerlere alıcı bulmaktadır.
Oranlarını verdiğimiz temel maddelerin New york Borsasındaki değeri 4,5 dolar’dır.
“İnsanı çamurdan oluşan bir özden yarattık.”
Müminun 12
İnsan vücudunda gerekli her element belli değer aralıklarında var olabilmektedir. Bu değer aralığından sapmalar olduğunda hastalıklar,ölümler ortaya çıkabilir.
Vücutta baştan bu maddeler dengeli bir şekilde dağıtıldıkları gibi, vücut sonradan bu maddeleri dengeli bir şekilde kullanacak, fazlalıkları dışarı atacak biçimde de yaratılmıştır.
İnsan vücudunda yaklaşık 2 kg. kalsiyum vardır. Eğer bu kalsiyum azalırsa bir elmayı ısırmamız dişlerimizin parçalanmasıyla sonuçlanabilir. Vücudumuzun 120 gr kadar potasyuma ihtiyacı vardır.
Bu maddenin eksikliği kas ağrıları, kramplar, yorgunluk, bağırsak rahatsızlıkları, kalp çarpıntısı olarak kendini gösterir.
Çinkoya olan ihtiyacımız ise sadece 23 gr. kadardır.
Bu düşük miktarın eksikliği hafıza kaybı, hareket gücünün azalması, koku ve tat alma duyusunun zayıflamasıyla kendini gösterir.
100 mikrogramlık selenyumun eksikliği kas zayıflığı, kalp ve damarlardaki esneme kabiliyetinin bozulmasıyla kendini gösterir.
Tüm bu veriler bize ALLAH’ın insanı topraktan rasgele yaratmadığını, aynı ayette söylendiği gibi; toprağın içindeki elementleri belli ölçüyle belirleyerek insanı toprağın belli bir özünden yarattığını göstermektedir.
Görüldüğü gibi Kuran’da hiçbir kelime boşu boşuna geçmemektedir. Ve Kuran ehli için, içi elmaslarla dolu bir hazinedir.
“O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa yaratandır; ne de az şükrediyorsunuz.
Müminun 78
ALLAH, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme ( duyularını ) ve gönüller verdi.
Nahl 78
De ki: “Düşündünüz mü hiç; Eğer ALLAH sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse, onları size ALLAH’tan başka getirebilecek ilah kimdir?”
Enam 46
Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.
insan 2
Dikkat edilirse, Kuran’da bu duyulardan hep belli bir sıra ile bahsedilmektedir: Duyma, görme, hissetme ve anlama.
Embriyolog Dr. Keith Moore, embriyonun gelişim sürecinde iç kulakların ilk halinin belirmesinden sonra gözün oluşmaya başladığını ifade etmektedir.
Hissetme ve anlama merkezi olan beynin ise, kulak ve gözün ardından gelişimine başladığını söylemektedir.
Anne karnındaki çocuk fetus halindeyken, hamileliğin yirmi ikinci günü gibi erken bir dönemde kulaklar gelişir ve hamileliğin dördüncü ayında kulak tam olarak fonksiyonel hale gelir.
Fetus bundan sonra annenin karnındaki sesleri duyabilir.
Dolayısıyla yeni doğan bir bebek için işitme duyusu, diğer yaşamsal fonksiyonlardan önce oluşur.
Kuran ayetlerindeki öncelik sırası bu bakımdan mucizevidir.
Yaşamak için görmek, işitmekten daha önemli iken, ayetlerde sıralanış olarak her zaman işitmenin, görmekten daha önce zikredilmesinin hikmeti herhalde bu olmalıdır.
Bu ayet bize bebeğe takılan cihazların sırasını öğretmekle, ayetlerin dizilişinde bile bir intizam olduğunu göstermektedir.
“Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan başka bir yaratılışa geçirerek yaratmaktadır.
İşte Rabbiniz olan ALLAH budur, mülk O’nundur. O’ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?”
Zümer 6
Türkçeye “üç karanlık içinde” manasıyla çevrilen Arapça ( فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ) ifadesi, embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir.
Bu bölgeler sırasıyla:
1 - Batın duvarı karanlığı
2 - Rahim duvarı karanlığı
3 - Amniyon zarı karanlığıdır.
Görüldüğü gibi, bugün modern biyoloji, bebeğin embriyolojik gelişiminin ayette bildirildiği şekilde, üç farklı karanlık bölgede gerçekleştiğini ortaya koymuştur.
Ayrıca embriyoloji alanındaki gelişmeler bu bölgelerin de üçer katmandan oluştuğunu göstermiştir.
Ayrıca ayette, insanın anne karnında, birinden diğerine farklılaşan üç ayrı evrede meydana geldiğine işaret edilmektedir.
Gerçekten de bugün modern biyoloji, bebeğin anne karnındaki embriyolojik gelişiminin üç farklı devrede gerçekleştiğini de ortaya koymuştur.
Bugün tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan bütün embriyoloji kitaplarında bu konu en temel bilgiler arasında yer alır.
Örneğin, embriyoloji hakkında temel başvuru kitaplarından biri olan Basic Human Embryology ( Temel İnsan Embriyolojisi ) isimli kaynakta bu gerçek şöyle ifade edilmektedir:
Rahimdeki hayat 3 evreden oluşur:
Preembriyonik evre ( ilk 2,5 hafta ).
Embriyonik evre ( 8. haftanın sonuna kadar ).
ve Fetal evre ( 8. haftadan doğuma kadar ).
Bu evreler bebeğin farklı gelişim aşamalarını içerir. Anne rahmindeki gelişim ile ilgili bu bilgiler, ancak modern teknolojik aletlerle yapılan gözlemler sayesinde elde edilmiştir.
Ancak görüldüğü gibi bu bilgilere de diğer pek çok bilimsel gerçek gibi mucizevi bir biçimde Kuran ayetlerinde dikkat çekilmiştir.
İnsanlığın tıbbi konularda hiçbir detaylı bilgiye sahip olmadığı bir dönemde, Kuran’da bu derece ayrıntılı ve doğru bilgilerin verilmiş olması, elbette Kuran’ın ALLAH’ın sözü olduğunun açık bir delildir.
Bu makamda şu söz ne kadar da güzeldir: “Evet bir bilim adamı bin bir zahmetle bir dağa tırmanmaya başlar. Onun zannınca hiç çıkılmamış bir dağdır bu. Tam dağın tepesine gelir, dağın zirvesine ilk ayak basacak olan adam olmak keyfiyle son hamlesini yapıp zirveye çıktığında orada oturan bir ilahiyatçıyı görür.
Ona sorar: Sen buraya nasıl çıktın?
Ben binler zahmetle ancak ulaşabilmiştim. İlahiyatçı adam tevazu ile cevap verir: Kitabım olan Kuran basamak oldu. Bir sıçrama ile ulaştım.
“Sonra o damlacığı asılıp tutunan bir şeye dönüştürdük. Sonra asılıp tutunan şeyi, bir çiğnemlik et parçası haline getirdik.Sonra bir çiğnemlik et parçasını, kemik olarak yarattık. Sonra kemiğe et giydirdik.”
Müminun 14
Kemiğe giydirilen et vurgulanırken geçen “et” ifadesi ise ayette “lahm” kelimesi ile anlatılır.
Bu deyim “taptaze et” gibi eti vurgular. Bu ayrımın altını çizmekte fayda vardır. Zira embriyo başlangıçta kemiksiz bir çiğnemlik et formundadır.
Embriyodaki kıkırdak doku, ayette söylendiği gibi sonradan kemikleşmeye başlar.
Yine aynen ayetin söylediği gibi kemikleşme başladıktan daha sonra kas etleri oluşarak kemikleri sarar.
Ayette geçen “lahm” kelimesi kas etleri için kullanılmaktadır.
Kuran bu ayetiyle, insanın anne karnındaki bazı evrelerine işaret etmektedir.
Ayette işaret edilen birinci evre, damlacığın yani nutfenin “asılıp tutunana” yani alakaya dönme evresidir.
İkinci evre ise, asılıp tutunanın yani alakanın “bir çiğnemlik et” haline dönüşme evresidir.
Gerçekten de anne rahmindeki embriyo hem küçük olması, hem de kemiklerin daha ileride oluşacak olmasından ötürü bir çiğnemlik et görünümündedir.
Ayrıca ilginçtir ki, embriyo, anne karnında geçirdiği belli bir dönemde üzerinde diş izleri varmış gibi bir şekle sahiptir.
Bu sebepten, Kuran’ın “bir çiğnemlik et” tabiri tam yerinde mucizevi bir ifadedir.
“Bir çiğnemlik et” tabiri Hac suresi 5. ayette, “kısmen belli, kısmen belirsiz bir çiğnemlik et” şeklinde geçmektedir.
sonra uzuvları ( önce ) belirsiz, ( sonra ) belirlenmiş canlı et parçasından ( uzuvları zamanla oluşan ceninden ) yarattık ki size ( kudretimizi ) gösterelim.
Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için ( sizi büyütürüz ). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten ( veya çiftten ) iç açıcı bitkiler verir.
Hac 5
İnsanın baş, gövde, ayak, iç organlar gibi ayrı vücut bölümlerinden bir kısmı belli olmaya başladığı; bir kısmı ise belli olmadığı için, bu aşamaya “kısmen belirli, kısmen belirsiz” tabirinin kullanılması çok uygundur.
Prof. Dr. Keith L. Moore, Kuran’da “bir çiğnemlik et” diye bahsedilen dönem hakkında şunları söylemektedir:
“Söz konusu ayetlerin ne demek istediğini bu dönemdeki embriyoyu incelediğimiz zaman hayretle öğrendik.
Çünkü embriyo 28 günlükken üzerinde tesbihimsi bir yapı meydana geliyor ve bunlar görünüş olarak aynı diş izlerine benziyordu.
Bu dönemdeki embriyonun plastikten bir modelini yaptık ve onu çiğneyerek üzerinde diş izlerimizi bıraktık.
Ortaya çıkan manzara, incelediğimiz aşamadaki embriyoya olağanüstü derecede benziyor ve Kuran’ın insan embriyosundan neden birçiğnemlik et olarak bahsettiğini çok güzel açıklıyordu.”
“Yeryüzünün bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan ALLAH’ın şanı ne yücedir!”
Ya-Sin 36
Karı kocanın zevc-zevce diye tanımlanması da bu kelimeye dayanmaktadır.
Görüldüğü gibi bu kelime, benzerler içindeki zıtları ve bu şekilde eş oluşları ifade etmektedir.
Ayette geçen “eşler halinde yaratılışa” 3 örnek verilmektedir.
1. örnek, toprağın çıkardığı eşlerdir. Toprağın çıkardığı eşler deyince akla ilk gelen bitkilerdeki dişilik ve erkeklik özelliğidir. Bitkilerdeki dişilik ve erkekliği başka bir çalışmada işlediğimizden bu bahse girmiyoruz.
2. örnek, kendi nefislerinden yaratılan eşlerdir. Kendi nefislerindeki eşler deyince akla ilk gelen insanların dişi ve erkek şeklinde yaratılışlarıdır.
3. örnek de bilmediğimiz şeylerden yaratılan eşlerdir. Acaba “bilmediğimiz şeylerden yaratılan eşler” ifadesiyle kastedilen mana nedir?
Nitekim günümüzde ayetin işaret ettiği anlamlardan biri ile karşılaşmaktayız.
Atom üzerindeki çalışmalar ilerledikçe var olan parçacıkların sırf protonlardan, nötronlardan ve elektronlardan oluşmadığı, atomun sandığımızdan da kompleks, daha hassas ve daha mükemmel bir yapısı olduğu anlaşılmıştır.
Atomun en küçük parçaları için bile eşler halinde yaratılış hüküm sürmektedir.
Protona karşı, eşi antiproton; elektrona karşı, eşi pozitron; nötrona karşı, eşi antinötron vardır.
Maddenin eşler halinde yaratılışı fiziğin en önemli keşiflerinden biridir.
İngiliz bilim adamı Paul Dirac bu konudaki çalışmalarından ötürü 1933 yılında Nobel Fizik ödülü’nü almıştır.
Dirac’ın buluşu “Parite” adıyla bilinir ve maddenin anti-madde denilen bir eşi olduğu bu buluşla ortaya konulur.
Anti-madde, maddenin tersi özellikler taşır.
Örneğin, maddenin tersine anti-maddenin elektronları artı, protonları da eksi yüklüdür. Bu gerçek bilimsel bir kaynakta şöyle ifade edilmektedir:
Her parçacığın zıt yükte bir anti-parçacığı vardır.
Kararsızlık ilişkisi bize bu çiftlerin varoluşu ve yok oluşunun her yerde ve her zaman aynı anda oluştuğunu göstermektedir.
Hezekiel 37
1 RAB’bin eli üzerimdeydi, Ruhu’yla beni dışarı çıkardı, kemiklerle dolu bir ovanın ortasına koydu.
2 Beni onların arasında her yöne dolaştırdı. Ovada her yere yayılmış, tamamen kurumuş pek çok kemik vardı.
3 RAB, “İnsanoğlu, bu kemikler canlanabilir mi?” diye sordu.
Ben, “Sen bilirsin, ey Egemen RAB” diye yanıtladım.
4 Bunun üzerine, “Bu kemikler üzerine peygamberlik et” dedi, “Onlara de ki, ‘Kuru kemikler, RAB’bin sözünü dinleyin!
5 Egemen RAB bu kemiklere şöyle diyor: İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız.
6 Size kaslar verecek, üzerinizde et oluşturacağım, sizi deriyle kaplayacağım. İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız. O zaman benim RAB olduğumu anlayacaksınız.’ ”
7 Böylece bana verilen buyruk uyarınca peygamberlik ettim. Ben peygamberlik ederken bir gürültü oldu, bir takırtı duyuldu. Kemikler birbirleriyle birleşiyordu.
8 Baktım, işte üzerlerinde kaslar, etler oluşuyor, üstlerini deri kaplıyordu. Ama onlarda ruh yoktu.
9 Sonra bana şöyle dedi: “Rüzgara peygamberlik et, insanoğlu, peygamberlik et ve de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: Ey rüzgar, gel dört yandan es. Bu öldürülmüşlerin üzerine üfle ki canlansınlar!’ ”
10 Böylece bana verilen buyruk uyarınca peygamberlik ettim. Onların içine soluk girince canlanıp ayağa kalktılar. Çok, çok büyük bir kalabalık oluşturuyorlardı.
11 Sonra bana, “İnsanoğlu, bu kemikler bütün İsrail halkını simgeliyor” dedi, “Onlar, ‘Kemiklerimiz kurudu, umudumuz yok oldu, bittik’ diyorlar.
12 Bu yüzden peygamberlik et ve onlara de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: Ey halkım, mezarlarınızı açıp sizi oradan çıkaracak, İsrail ülkesine geri getireceğim.
13 Mezarlarınızı açıp sizi çıkardığım zaman benim RAB olduğumu anlayacaksınız, ey halkım.
14 Ruhumu içinize koyacağım, canlanacaksınız. Sizi kendi ülkenize yerleştireceğim. O zaman, bunu söyleyenin ve yapanın ben RAB olduğumu anlayacaksınız.’ ” Böyle diyor RAB.
1 RAB’bin eli üzerimdeydi, Ruhu’yla beni dışarı çıkardı, kemiklerle dolu bir ovanın ortasına koydu.
2 Beni onların arasında her yöne dolaştırdı. Ovada her yere yayılmış, tamamen kurumuş pek çok kemik vardı.
3 RAB, “İnsanoğlu, bu kemikler canlanabilir mi?” diye sordu.
Ben, “Sen bilirsin, ey Egemen RAB” diye yanıtladım.
4 Bunun üzerine, “Bu kemikler üzerine peygamberlik et” dedi, “Onlara de ki, ‘Kuru kemikler, RAB’bin sözünü dinleyin!
5 Egemen RAB bu kemiklere şöyle diyor: İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız.
6 Size kaslar verecek, üzerinizde et oluşturacağım, sizi deriyle kaplayacağım. İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız. O zaman benim RAB olduğumu anlayacaksınız.’ ”
7 Böylece bana verilen buyruk uyarınca peygamberlik ettim. Ben peygamberlik ederken bir gürültü oldu, bir takırtı duyuldu. Kemikler birbirleriyle birleşiyordu.
8 Baktım, işte üzerlerinde kaslar, etler oluşuyor, üstlerini deri kaplıyordu. Ama onlarda ruh yoktu.
9 Sonra bana şöyle dedi: “Rüzgara peygamberlik et, insanoğlu, peygamberlik et ve de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: Ey rüzgar, gel dört yandan es. Bu öldürülmüşlerin üzerine üfle ki canlansınlar!’ ”
10 Böylece bana verilen buyruk uyarınca peygamberlik ettim. Onların içine soluk girince canlanıp ayağa kalktılar. Çok, çok büyük bir kalabalık oluşturuyorlardı.
11 Sonra bana, “İnsanoğlu, bu kemikler bütün İsrail halkını simgeliyor” dedi, “Onlar, ‘Kemiklerimiz kurudu, umudumuz yok oldu, bittik’ diyorlar.
12 Bu yüzden peygamberlik et ve onlara de ki, ‘Egemen RAB şöyle diyor: Ey halkım, mezarlarınızı açıp sizi oradan çıkaracak, İsrail ülkesine geri getireceğim.
13 Mezarlarınızı açıp sizi çıkardığım zaman benim RAB olduğumu anlayacaksınız, ey halkım.
14 Ruhumu içinize koyacağım, canlanacaksınız. Sizi kendi ülkenize yerleştireceğim. O zaman, bunu söyleyenin ve yapanın ben RAB olduğumu anlayacaksınız.’ ” Böyle diyor RAB.