Ana Sayfa

Muhacirler ve Hicret !


Hicret, Muhammed ve beraberindeki Müslümanların, 
622'de Mekke'den Medine'ye göç etmelerine verilen isimdir. 
Bu göçün sonucunda Medine'de, Medine Sözleşmesi ile 
günümüzde İslam devleti olarak sınıflandırılan devletlerden ilki kabul edilen 
Medine Şehir Devleti kurulmuştur.

Sözlükte “terketmek, ayrılmak, ilgisini kesmek” anlamına gelen hecr ( hicrân ) masdarından isim olan hicret 
“kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisânen veya kalben ayrılıp uzaklaşması” demektir; 
ancak kelime daha çok “bir yerin terkedilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılır.


Gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler,
kendilerine hicret edenleri ( muhacirleri ) severler ve
onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler.
Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile muhacirleri kendilerine tercih ederler.
Haşr 9


Ey insanlar, 
Şüphesiz ki biz sizi bir erkekle bir dişi ( hücre türün )den yarattık ve
birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. 
Allah yanında en üstün olanınız, ( günahlardan ) en çok korunanınızdır. 
Allah bilendir, haber alandır.
Hucurat 13

İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve ( muhacirleri ) barındırıp yardım edenler var ya,
işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır.
İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur.
Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın ( o müslümanlara ) yardım etmek üzerinize borçtur.
Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.
Enfal 72

Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
( Yedirdikleri kimselere şöyle derler : ) "Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz."
"Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden ( o günün azabından dolayı ) Rabbimizden korkarız."
Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir.
Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler ) ile mükâfatlandırır.
insan 8 - 12

Size ne oluyor da, Allah yolunda ve
"Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
Nisa 75

Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış,
sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten,
onlara adil davranmaktan men etmez.
Şüphesiz Allah, adil davrananları sever.
Mümtehine 8

Eğer müşriklerden biri senden korunma isterse, ona bu korumayı sağla ki Allah'ın sözlerini öğrenip anlama imkanı bulabilsin.
Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır.
Zira bunlar, gerçeği bilmeyen bir halktır.
Tevbe 6

Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız.
Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin.
Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün.
Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.
Ancak, aranızda antlaşma olan topluma sığınanlar veya
ne sizinle ne de kendi halkıyla savaşmayı içine sindiremeyip size gelenler hariç.
Eğer Allah dileseydi, onları başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı.
Eğer tarafsız kalarak ve sizinle savaşmayıp barış isterlerse,
Allah onların aleyhinde size bir yol vermemiştir.
Nisa 89 - 90

Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin.
Allah, onların imanlarını daha iyi bilir.
Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kafirlere geri göndermeyin.
Çünkü müslüman hanımlar kafirlere helal değillerdir.
Kafirler de müslüman hanımlara helal olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara ( kocalarına geri ) verin.
Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur.
şrik karılarınızın nikahlarına tutunmayın. ( Zira bu nikahlar ortadan kalkmıştır. )
Onlara harcadığınız mehri, ( evlendikleri kafir kocalarından ) isteyin.
Kafirler de ( İslam’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına ) harcamış oldukları mehri ( sizden ) istesinler.
Bu, Allah’ın hükmüdür.
O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Mümtehine 10


Ensar

Ensar Arapçada "yardım edenler, yardımcılar" demektir. 

Sıfat olarak, "herkesi seven, herkese yardım eden" demektir.


Terim olarak, islam dininin tarihsel gelişimi açısından büyük bir öneme sahip olan Hicret olayı ile bir topluluğa kimlik olarak terimleşmiştir. 

islam tarihinde Mekke'den Medine'ye göç eden Muhacirlere yardım eden Medineli Müslümanlara Ensar denmiş; 

Kuran'da bu topluluk işaret edilerek yer almıştır. ( Tevbe 100 - 107 )

islam tarihinde Ensar olarak anılan Medine halkı; Mekke'de zulüm altında olan ilk Müslümanları şehirlerine davet etmiş, onlarla evlerini ve topraklarını paylaşmış, kentlerinin bu davet nedeniyle düşmanların taarruzlarına maruz kalmasını göze almışlardır.


Tevbe

100. islâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. işte bu büyük başarıdır.

101. Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.

102. Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

103. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükunettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

104. Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi ?

105. De ki: "Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resulü de, müminler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir."

106. (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah’ın emrine bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

107. Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, müminler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resulüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, "Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok" diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.