Ana Sayfa

Mevlid Okumak !


MEVLİD : Doğum, Doğmak Anlamına gelir.

Şirk, Yalan ve iftira Kaynağı Medvlid Şiirini, 

Ölü için Okumak SAÇMALIKTIR !


MEVLİD halka mal olmuş bir MÜZİK'tir.
OKUNMASI SEVAP KAZANDIRMAZ.
İSLAM DİNİYLE BİR ALAKASI YOKTUR.
UYDURMA BİR GELENEKTİR.

Mevlid Yerine, Anladığınız Dilde 
Kuran'dan Bir Sure Okuyup Anlamak 
Hem Farz, Hem Sevap, Hemde Daha Faziletlidir.

O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah'a kalmıştır.
infitar 19

Amel Defteri Kapanmaz mı ? ( Bakınız : Ana Sayfa » Konu Başlıkları )

Kuran Okumak Farz'dır.
Müzzemmil 4 - 20 / Fatır 29 / Neml 92 / Kasas 85 / Ali imran 79

Farz-ı Ayn ( Üstüne vazife edinmek )

Kuran’ı sana farz kılan Allah, 
şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. 
Kasas 85


Kuran'ı Düşünmüyorlar mı ?
Muhammed 24 / Nisa 82 

Mevlid

Muhammedin doğumunu anlatan 
edebi metinlerin makam ve usul ile okunmasıdır.
"Muhammedin doğum günü" anlamında da kullanılır.
hayatından kısa pasajları, mucizelerini anlatan 
mesnevi tarzındaki metinlerin tümüne verilen isim olmakla beraber, 
İslam edebiyatında bir edebi türdür.
Farsça'dan türetilmiş "mevlidhan" tabiri ile nitelendirilir.
Türkçeye Arapça'dan girmiş olan kelime, 
Halk arasında mevlit, mevlüd, mevlüt olarak da söylenmektedir.
Edebi bir terim olarak "Mevlid" Muhammedin doğumunu, 
Musiki terimi olarak "mevlid" cami ve tekke musikisinin bir türünü ifade eder.
İslam musikisinde "Mevlid" okuyanlar, 

Mevlidin Bestesi

Günümüze kadar gelen besteyi Bursalı Sekban isimli bir müzisyenin 
17. yüzyılda bestelediği sanılmaktadır.
Bir beste olmaktan ziyade, her bir bölümün hangi makamda nasıl seslendirileceği konusunda rehber niteliğindedir.
Türk edebiyat literatüründe 63 mevlid yer alır.
Halk arasında geleneksel olarak okunan mevlid Süleyman Çelebi'nin derlediği mevliddir.
Süleyman Çelebi tarafından 1409'da yazılmıştır.
Asıl adı "Vesiletü'n Necat" ( Kurtuluş Vesilesi )'tır. 
16 kısım ve 770 beyitten oluşur.
Kaside şeklinde yazılan eserin içinde gazel formunda yazılan bölümler de vardır.
Aruzun "failatun failatun failun" vezni kullanılmıştır; 
sadece "veladet" bölümünün sonundaki on beyit 
"mef' ulü-failatü-mefailü- failün" kalıbı ile yazılmıştır.
Süleyman Çelebi, eserini yazarken, referans aldığı eserlerin, 
Aşık Paşa' nın "Garibname"si, Erzurumlu Darir in "Siyerü'n- Nebi"si, 
Eb'ul Hasan Bekri' nin "Siyer"i ve Muhiddin-i Arabi'nin "Füsus-u Hikem"i olduğu tespit edilmiştir.


Mevlid Geleneği 

Muhammedin doğum günü 12 Rebiülevvel'dir. 
İslam dünyası her yıl bu günü kutlar.
Mevlid kutlaması, Osmanlı'da 1588'de, resmi bir devlet protokolü haline getirildi.
Sarayın önceleri Ayasofya Camisi'nde, daha sonra Sultanahmet Camisi'nde düzenlediği törenlere devletin ileri gelenleri ile birlikte halk da katılırdı.
Sultan Abdülaziz döneminde Ortaköy,
I. Abdülhamid devrinde Yıldız Camii'nde tören düzenlenirdi.




Mevlid Sözleri

Allah adın zikredelim evvela,
Vacib oldu cümle işte her kula.

Kim ki, Allah adını önce ana,
Her işi kolay eder Allah ona.

Allah adı olsa her işin önü,
Asla ebter olmaz o işin sonu.

Bir kez Allah dese aşkla lisanın,
Kalmayıp dökülür bütün günahın.

Zikri tekrar eyle mütemadiyen!
Her murada erişir Allah diyen.

Haramı bırakıp, helal yemeli,
Şükredip her zaman Allah demeli.

Kerimdir, rahimdir, O ilâhımız,
Bize rahmet kıla yüce şahımız!

Varlığına, birliğine şek yoktur,
Ne yazık, üç tanrı diyen pek çoktur.

Varlığına edilse de çok hayret,
Cümle âlem yokken O vardı elbet.

O varken yok idi, insan, cin, melek,
Arş, dünya, güneş, gezegen ve felek.

Bunların hepsini, O var eyledi,
Birliğine hepsi ikrar eyledi.

Kudretini göstererek O Celil,
Birliğine kıldı bunları delil.

Ol dedi bir kere var oldu cihan,
Olma derse, mahvolur hemen o an.

Resulullah’tır bu varlığa sebep, <<< ŞİRK
Onun rızasını, aşkla et talep! <<< ŞİRK

Resulullahın nuru


Hak teâlâ yaratınca Âdem’i,
Âdem’le süsledi bütün âlemi.

Mustafa nurunu alnına koydu, <<< YALAN
Habibimin nuru, bil bu nur dedi. <<< YALAN

Kıldı o nur, onun alnında karar,
Kaldı onun ile nice zamanlar.

Daha sonra Havva alnına geçti, <<< YALAN
Ondan oğlu Şit’e bu nur nakletti.

Erdi İbrahim’e, İsmail’e hem,
Söz uzayıp gider, hepsini dersem.

Doğunca O rahmeten lil-alemin,
Vardı nur onda karar etti hemin.

Doğumu

Âmine hatundur onun annesi,
O sedeften doğdu O dürdanesi.

Rebiulevvel ayının nicesi,
On ikinci pazartesi gecesi.

O gece ki doğdu, O hayr-ul beşer,
Annesi onda neler gördü neler.

Dedi gördüm, O Habib’in annesi, <<< İFTİRA
Bir acep nur ki, güneş pervanesi.

Fırlayıp evimden çıktı nagehan,
Göklere dek nur ile doldu cihan.

Gökler açıldı, yok oldu karanlık,
Üç melek gördüm, elinde üç ışık.

Biri doğu biri batıda onun,
Biri damında, dikildi Kâbe’nin.

İndiler göklerden melekler saf saf,
Kâbe gibi kılındı evim tavaf. <<< ŞİRK

Yarılıp çıktı duvardan nagehan,
Geldi üç huri bana oldu ayan. <<< YALAN

Bu hususta derler o üç dilberin,
Asiye’ydi biri o mehpeykerin.

Biri Meryem hatun idi aşikâr,
Birisi hem hurilerden bir nigâr. <<< YALAN

Çevre yanıma gelip oturdular,
Mustafa’yı birbirine muştular. <<< YALAN

Dediler oğlun gibi hiçbir oğul,
Yaratılalı cihan, gelmiş değil.

Bu senin oğlun gibi kadri cemil,
Bir anaya vermemiştir O Celil.

Ulu devlet buldun, ey Âmine sen,
Doğacaktır senden O hulk-i hasen

Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır,
Bu gelen tevhid-i irfan kânıdır.

Bir adı Mahmud, bir adı Ahmed’dir, <<< YALAN
Varlığı cümle âleme rahmettir. <<< ŞİRK

Âmine eder vakit oldu tamam,
Ki vücuda gele O hayr-ül enam.

Susadım gayet hararetten katı,
Sundular bir cam dolusu şerbeti.

Şerbeti karşımda tuttu huriler, <<< YALAN
Bunu Rabbimiz gönderdi dediler. <<< İFTİRA

Kardan ak idi ve hem soğuk idi,
Lezzeti dahi şekerde yok idi.

İçtim onu oldu, cismim nura gark,
Edemedim kendimi ben nurdan fark.

Geldi bir ak kuş kanadıyla revan,
Arkamı sıvadı kuvvetle heman.

Doğdu o saatte O sultan-ı din,
Nura gark oldu, semavat ü zemin.

Kim olmak isterse ateşten necat,
Aşk ile, şevk ile etsin salevat!

Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah! <<< İFTİRA
Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel-evveline vel-âhirin. <<< ŞİRK

Mahlûkatın hepsi sevindi o an,
Dirilip âlem yeniden buldu can.

Kâinattaki her şey edip seda, <<< YALAN
Çağrışarak dediler ki, merhaba!
 <<< İFTİRA

Merhaba, ey âl-i sultan merhaba!
Merhaba, ey kân-i irfan merhaba!

Merhaba, ey sırr-ı furkan merhaba!
Merhaba, ey derde derman merhaba!

Merhaba, ey rahmeten lil-âlemin! <<< YALAN
Merhaba, sensin şefial müznibin!

Bütün dertlilerin dermanı sensin, <<< ŞİRK
Cümle âlemlerin sultanı sensin.
 <<< ŞİRK

Çünkü nurun ruşen etti âlemi,
Gül cemalin gülşen etti âlemi.

Âmine hatun artmış idi hayreti,
Bir zaman aklı gidip geldi geri.

Gördü gitmiş huriler hiç kimse yok, <<< YALAN
Görmedi oğlunu yalvarırdı çok.

Bir an şöyle düşünceye dalmıştı,
Huriler onu götürdü sanmıştı. <<< YALAN

Dört tarafa bakıp edince nazar,
Gördü ki bir köşede hayrül-beşer.

O ulu, Kâbe’ye karşı duruyor,
Yüzün yere koymuş secde ediyor.

Secdede diliyle tahmid ediyor,
Kaldırmış parmağın tevhid ediyor.

Dudaklar kıpırdardı, söylerdi kelâm
Anlayamazdım, ne derdi o hümam

Kulağım ağzına verdim, dinledim,
Söylediği sözü o an anladım.

Derdi ki, ya Rab yüzüm tuttum sana,
Ya İlahi ümmetimi ver bana!
 <<< YALAN

Ümmetim dedi sana, O Mustafa,
Ver salevat sen de ona, bul safa.
 <<< YALAN

Essalatü vesselamü aleyke ya Resulallah!
Essalatü vesselamü aleyke ya Habiballah! <<< İFTİRA
Essalatü vesselamü aleyke ya Seyyidel-evveline vel-âhirin. <<< ŞİRK

Miraca gitmesi <<< YALAN

Dinle miracını o şahın ayan,
Âşıksan aşk ateşine durma yan!

Pazartesi gecesi gerçek haber,
Leyle-i kadirdi o gece meğer.

O mübarek bahtı, o kadri yüce,
Ümmühanin evine vardı gece.

Orda iken nagehan o yüzü ak,
Cebrail Cennete git dedi Hak.

Bir sırmalı taç ve bir hulle kemer,
Hem dahi al bir burak-ı muteber.

Habibime ilet de, ona binsin!  <<< YALAN
Arşımı seyreylesin, beni görsün!
 <<< YALAN


Cebrail cennete olunca revan,
Gördü ki, kırk Burak otluyor o an.

İçlerinden bir Burak ağlar katı,
Yiyip, içmez, kalmamış hiç takati.

Gözlerinden yaşlar eylemiş revan,
Ciğerini dertle etmiş perişan.

Dedi Cebrail, niçin ağlıyorsun?
Hüzünle ciğerini dağlıyorsun?

Arkadaşların yiyip içip gezer,
Sen inliyorsun, canını ne üzer?

Dedi, kırk bin yıl vardır ki ya emin,
Aşktır bana yemek ve içmek hemin,

Nagehan bir ses işitti kulağım,
O zamandan bilemem sağı solum.

Nedense yüksek sesle bağırdılar,
Ya Muhammed diyerek çağırdılar.

O andan beri bilemem, n’olmuşam,
O adın ismine âşık olmuşam.

Yüreğim içinde eridi yağım,
Âşık oldu görmeden bu kulağım.

Cenneti başıma bu aşk, dar eder,
Gece gündüz işlerimi zâr eder.

Gerçi cennet içinde duruyorum,
Hep cehennem azabı görüyorum.

Hazret-i Cebrail der ki, ey Burak,
Ağlama hep, verdi muradını Hak.

Bir kimsede, aşkın nişanı olur,
Akıbet maşuk, er geç onu görür.

Gel beri maşukuna götüreyim,
Yarana merhem vurup bitireyim.

Aldı Cebrail Burak’ı o zaman, <<< YALAN
Resulullaha ulaştırdı o an.


Hak selam etti sana ey Mustafa, <<< İFTİRA
Ki mübarek hatırın bulsun safa.


Buyurdu gelsin misafirim olsun,
Arşımı seyreylesin, beni görsün!
 <<< İFTİRA

Bu gece zahir olur esrar-ı Hak,
Gösterecektir sana didar-ı Hak.

Zemzemle doldu bütün âlem o an,
Arşa varır dediler Fahr-i Cihan.

Hem sekiz cennet kapısı açtılar,
Âlemin üstüne rahmet saçtılar.
 <<< YALAN

Gel gidelim Hazrete, ya Mustafa! <<< İFTİRA
Şu anda bekliyor eshab-ı safa!

Sana cennetten getirdim bir Burak, <<< İFTİRA
Davet-i Rahmandır edesin idrak.

Çekti o anda Burak’ı Cebrail,
Önüne düştü ona oldu delil.

Göz açıp kapamadan Kudüs’e vardı,
Etrafını bütün nebiler sardı. 
<<< İFTİRA

Enbiya ervahı karşı geldiler,
Mustafa’ya izzet ikram kıldılar.
 <<< İFTİRA

Geçerek mihraba O hayr-ül-enam,
Enbiya ervahına oldu imam. <<< İFTİRA

Gece durmadı yola oldu revan,
Bütün göklerden geçip etti seyran.

Her birinde türlü hikmetler gördü,
Cebrail’le varıp Sidre’ye erdi.

Cebrail’in durağıdır o makam,
Yerle gök ta ki tutalıdan nizam.

Gelip Cebrail makamında durdu
Rahmeten lil-âlemin ona sordu:
 <<< İFTİRA

Bilemem, bu yolları ben nideyim,
Burada garibim, nere gideyim?

Cebrail dedi, sen ki Habibsin, <<< YALAN
Sanma bu yerlerde öyle garipsin,

Burada bitti benim seyrangâhım,
İlerisinden dahi yok âgâhım.

Eğer geçsem zerre kadar ileri,
Yanarım hemen ey Hakkın serveri.

Dedi Cebrail’e o şah-ı cihan:
O halde sen yerinde kal bir zaman.

Söyleşirken Cebrail ile kelam,
Geldi Refref önüne, verdi selam.

Aldı o şah-ı cihanı o zaman,
Sidre’ye giderek getirdi heman.

Gördü gök ehli ibadette hepsi,
Her biri bir türlü taatte hepsi.

Hep gök ehli cümle karşı geldiler,
Mustafa’ya izzet ikram kıldılar.
 <<< YALAN

Merhaba ya Muhammed dediler,
Ey şefaat kân-ı Ahmed dediler. <<< YALAN

Her biri kutladı miracını, <<< İFTİRA
Dediler giydin saadet tacını.

Yürü artık meydan senin bu gece,
Sultan ile sohbet senin bu gece. <<< İFTİRA

Hepsi ile görüşüp geçti öte,
Varıp erişti O ulu hazrete. <<< İFTİRA

Rabbimiz harfsiz, kelimesiz ve sessiz
Konuştu Mustafa ile şüphesiz.
 <<< İFTİRA

Dedi ki mahbub-u matlubun benim,
Sevdiğin can ile mabudun benim.

Gece gündüz durmayıp istiyordun,
Bir kez görsem cemalini diyordun.

Gel Habibim sana âşık oldum ben,
Cümle halkı sana köle kıldım ben.
 
<<< İFTİRA

Ne muradın var ise kılam reva,
Eyleyem bir derde bin türlü deva.

Mustafa dedi ya Rabbel-âlemin.
Ey affı ve hediyesi çok kerim,

O zayıf ümmetimin hali ne ola,
Hazretine nice onlar yol bula?

Ya İlahi hazretinden hacetim,
Şu dur ki, ola en makbul ümmetim.

Hak tealadan duyuldu bir nida,
Ya Habibim ben sana kıldım atâ. <<< İFTİRA

Ümmetini sana verdim ey Habib, <<< İFTİRA
Cennetimi onlara kıldım nasib. <<< YALAN

Ey Habibim nedir, o ki diledin,
Bir avuç toprağa minnet eyledin.

Zatıma ayna edindim zatını,
Beraber yazdım adımla adını.
 <<< İFTİRA

Ya Habibim anlıyorum ben seni, <<< İFTİRA
Görmeğe hiç doyamazsın sen beni.

Tez varıp davet et kullarımı,
Ta gelip de göreler didarımı.

Göz açıp kapamadan Fahri cihan,
Ümmühanın evine geldi heman.

Her ne gelmişse Mirac’da başına, <<< İFTİRA
Cümlesin haber verdi eshabına.

Dediler ey kıble-i İslam-ı din,
Kutlu olsun sana Mirac-ı güzin. <<< İFTİRA

Hepimiz kullarız, sen ise şahsın,
Gönlümüzde daim parlayan mahsın.

Bize, ümmet olmak devleti yeter,
Müslüman olmanın izzeti yeter.

Süleyman Çelebi

Kelimelerin Anlamları :

Ebter: Güdük, neticesiz, kısır
Mütemadiyen: Devamlı
Felek: Gök
Rahmeten lil-âlemin: Âlemlere rahmet olan Resulullah
Necat: Kurtuluş
Dürdane: İnci
Hayrülbeşer: İnsanların en iyisi
Nagehan: Hemen
Dilber: Güzel
Mehpeyker: Ay yüzlü
Nigâr: Güzel yüzlü sevgili
Muştu: Müjde
Hulk-i hasen: Güzel ahlak
İlm-i ledün: Bâtın ilmi
Kân: Menba, kaynak
Şefi-ül-müznibin: Günahlara şefaatçısı
Revan: Akan, uçan
Heman: Hemen
Semavat ü zemin: Yer ve gökler
Furkan: Kur’an-ı kerim
Ruşen: Parlak aydın
Gülşen: Gül bahçesi
Tahmid: Hamd
Tevhid: La ilahe illallah demek
Hümam: Himmetli
Hulle: Cennet elbisesi
Burak:
 Resulullahı miraca götüren hayvan
Burak-ı muteber: Uygun bir burak
Hayrülenam: İnsanlarını en iyisi
Seyrangah: Gezme yeri
Agâh: Haberdar
Mahbub: Sevilen
Matlub: İstek
Rabbelâlemin: Âlemlerin rabbi
Hacet: İstek
Atâ: Hediye
Güzin: Seçilmiş, beğenilmiş
Mah: Gökteki ay, mahveden, peygamberlik nuru. Küfür karanlıklarını mahvettiğinden, Resulullah’a mah da denmiştir.

ilâhi : Türk edebiyatında nazım türleri belirginleşmeden önce 
dinî muhteva taşıyan her türlü şiire ilâhi denirken 
daha sonra tasavvufî temaları işleyen ve 
Türk din mûsikisinin makam ve usulleriyle bestelenerek 
dinî toplantılarda okunan şiirlere ilâhi adı verilmiştir.